5 Ocak 2013 Cumartesi

Ripper-Bölüm 8.

ABOUT BUSİNESS (İş ile ilgili)

Sessiz bir yolculuk sonrası kafamı,yasladığım soğuk camdan kaldırdım.Işıklandırılmış,fakat bazı ışıkları patlamış eski bir tabela gözümü alıyordu."Andrew's Palace."

Justin arabayı durdurup anahtarı cebine atarken dudağını yaladı."Pek 'saray' gibi gözükmediğinin farkındayım ama en iyi burgerleri burda bulursun."
Pek etkilenmiş gibi gözükmüyordum.Sahte bir gülümseme ile söylendim."İnecek miyiz yoksa arabaya servis mi var?"

Justin beni duymazdan gelerek arabadan indi.Bir kaç saniye geçmeden hızlı bir şekilde arabanın kapısını açıp çıktım.Ve yine çok hızlı bir şekilde kapadım.Justin arabanın diğer tarafından şaşkın bir şekilde bağırdı."Sakin,kızım.O arabayı k*çını satsan alamazsın."
Huysuz bir şekilde gözlerimi çevirdim."Peki sen nereni sattın?"
Justin alaycı bir şekilde güldü."Ağır ol,sürtük.O arabaya bir şey olmasını istemezsin."
Onu duymazdan gelerek yürümeye başladım."Öğrendiğim iyi oldu,teşekkürler."

Justin önümden kapıyı açtı ve içeriye doğru geçmem için elini işaret etti.Mekan sıradan bir hamburgerci gibi gözüküyordu.Kırmızı masalar ve şişman bir aşçı.Hiçbir şey giymemiş gibi gözüken,popolarını sallayarak yürüyen aşırı makyaj yapmış bir kaç garson kız.İçimden,Justin'in burayı neden sevdiği anlaşıldı,diye geçirdim.

O sırada boyu Justin'den biraz daha uzun,koyu saç renkli bir çocuk bana çarptı.
"Önüne baks-"fakat çocuk benimle ilgilenmeden bakışlarını Justin'e çevirdi.Dudaklarımı ısırdım,Justin ve çocuğun arasındaki garip gerilimi hissetmiştim.
"Ripper,"çocuk sırıttı."Seni burada görmek güzel,değil mi?"
"Şimdi değil."Justin'in gözlerinde ölüm saçan bir bakış vardı.Ses tonunu düşürmüş ve gözlerini kısmıştı.
"Ne zaman olacak Ripper?Ne zaman seni ve çeteni cehenneme yollayacağım?"küçümser gibi baktı.
Justin sahte bir kahkaha ile "İkimizde biliyoruz ki,organ diye adlandırdığın döküntülerini parçalayabilirim."sesini daha da alçaltmıştı ve fısıldayarak konuşmuştu.

Justin elimden çekerek onu takip etmemi sağladı.Dip bir yerde,küçük bir masaya oturdu ve yumruklarını sıkmaya başladı.Onu ilk kez bu kadar sinirli görüyordum.
Korkarak,"O da kimdi?"diye sordum.Fısıldayarak konuşmuştum,şu an son istediğim şey Justin'in daha çok kızmasıydı.
"İşimle ilgili bir adam sadece."konuşurken ayrıntılara girmemesi beni deli ediyordu.

Uzun bir sessizlik sonrası siyah saçlarını savurup,giydiği kısa eteğiyle büyük bir gülümseme takınan bir kız yanımıza geldi."Selam,ne alırsınız?"
Menüye bakma ihtiyacı duymadan cevap verdim."Tavuk kanadı istiyorum ve patates."biraz düşünüp ekledim."Ve kola,lütfen."
Justin bir anda büyük bir kahkaha ile gülmeye başladı.Koluna doğru bir yumruk geçirdim fakat beni dinlemiyordu bile.
Garson kızın poposunun güzel kıvrımlarına doğru ayrıntılı bir bakış atıp dudağını yaladı."Bir hamburger ve kıvırcık patates."Sonunda giden garson kızın ardından evet,yürü bakalım sürtük diye iç geçirdim.
Gözlerimi devirdim."İğrençsin."
Justin beni duymamış gibi yaptı."Ne dedin?"
Uzanıp kulağına doğru bağırdım."İğrençsin,"yerime tekrar oturdum ve peçeteyle oynamaya başladım."Şimdi beni duydun mu?"
"Neden şimdi iğrenç oldum?"Justin yaptığından habersiz gibiydi veya umursamaz.
Gözlerimi devirdim."Biriyle çıkarken başka bir kızla flört edi-"
Justin sözümü kesti."Dur,dur,dur hatun."sırıttı."Bunun bir randevu olduğunu kim söyledi ki?"
"Sen,şeydeyken,biz,arabadayken,aslında,ben,demek istediğim.....s*ktir et."

Justin tek kaşını kaldırdı ve telefonundan bir oyun açtı."Sinir bozucu sürtükler."
Bana 'sürtük'demesine aldırmadan garson yemekleri getirene kadar sessizce masada oturdum.Önüme koyulan koladan bir yudum aldım ve patateslerden birini ağzıma doğru attım.Justin yüzünü buruşturdu."Bu gerçekten can sıkıcı işte."diye güldü."Bunu en son beş yaşımdayken istemiş olmalıyım."

Tamam,bu hiç komik değildi.Benim aldığım yemeğe karışması çok saçmaydı!Gözlerimi devirdim ve onu yok sayarak yemeğime devam ettim.Patateslere kendimi kaptırmış gibi yerken "Çok ikiyüzlüsün."diye Justin'in önündeki patatesleri işaret ettim.
"Ne?Onlar kıvırcık patates."Omuz silkti.Ağzına bir kıvırcık patates atıp devam etti."Çok daha farklı bir pişirme süreçleri var."
"Hayır,Onlar hala patates.Belki farklı bir pişirilme süreci izlenmiş olabilir ama hala patates."
"Benim için değiller!"Justin tıpkı çocuk gibi kıvırcık patateslerine baktı ve keyifle yemeğe devam etti.

Bana sürtük,baş belası veya bebek gibi isimler takmış olması yetmezmiş gibi,ısmarladığım yemeğe karışması iştahımı kaçırmıştı.Ağzındaki patatesi yutmadan "Yemiyor musun?"diye çıkıştı.
"Aç değilim."gözlerimi çevirdim.
Tek kaşını kaldırdı."Az önceye kadar açtın."
Öfkeli bir bakış attım."Şu an değilim ama,seni ilgilendiriyor mu?"
"Pearl,"diye sırıttı."Patateslerini ye,laf atmıyorum.Bunu yapma."kıkırdamaya başladı.

Bir insandan bir saniye içerisinde nasıl nefret edilebilirdi?Gerçekten sinir bozucu bir gülüşü vardı,seksi değil.
"Yemeyeceğim.Aç değilim."dudaklarımı ısırdım.
Justin omuz silkti."Peki o zaman neden bunları istedin?"
"Açım sanıyordum!Konuşmamız bitti mi sıkılmaya başladım bile."gözlerimi çevirdim.

Justin görmezden gelerek kolumdan tutup beni kaldırdı.Cebinden çıkarttığı cüzdanla masaya para bıraktı ve beni ittirerek dışarıya çıkarttı.Çıkarken kapıya çarpan kolum çok acımıştı."Dikkat et Justin!"
Justin arabanın kapısını açarken söylendi."Arabaya bin."
Bu kadar sinir bozucu olmak doğasında olmalıydı."Ah,tabi üzgün olduğunu söylediğin için teşekk-"Justin sözümü kesti."Arabaya bin,sinir bozucu sürtük."
Arabaya bindim ve Justin kapıyı arkamdan kapattı.Sürücü koltuğuna geçti ve park yerinden otobana doğru sapmaya başladı.Ona  "Nereye gidiyoruz,Bieber?"diye sordum.
Yola odaklanmış bir şekilde "Senin can sıkıcı sorularına zamanımız yok.Sessiz ol."
"Sessiz mi olayım?Yine mi kaçırılıyorum?"midemde bir kasıntı hissettim.
Justin kıkırdadı."Kaçırıldığın falan yok,sakin ol tamam mı?Seni benim için özel bir yere götürüyorum."

Bir kaç dakika sonra sisli bir ormanın içinden geçip,yanmış bir barakaya gelmiştik.Araba camından geldiğimiz yere doğru baktım.Eski,yanmış ve gerçekten ürkütücü bir barakadan başka bir şey değildi.
Bu ıssız yere Ripper ile gelmek oldukça şüphe uyandırıcıydı.Bir an burada cesedimi asla bulamayacakları gelmişti veya diğer kurbanlar için ideal bir yer?Koşup kaçamaz,bağıramaz veya yardım isteyemezdim.
Tanrım,diye dua ettim.
Bu dakikadan sonra tek güvenebileceğim şey Justin'de mevcut olduğunu düşündüğüm merhamet duygusuydu.





Justin arabadan çıkmadan söylendi."Merak etme seni öldürmeyeceğim."
Tanrım aklımı mı okumuştu?Bu gerçekten ürpermeme sebep olmuştu.Justin dudaklarını yaladı ve devam etti."Sadece bana ait bir yer işte.Yalnız kaldığım.."
Dudaklarımı ısırdım."İyi de,senin için özel bir yere neden ben gidiyorum?"
Justin araba anahtarını cebine atarken sırıttı."Güzel soru,"kapıyı açtı ve devam etti."Ama burası bana ait olmaktan bir yıl kadar önce çıktı."

Justin barakanın kapısını açtı ve içeri girmem için kapıyı tuttu.Korkak bir şekilde dışarıda duruyordum.İçerisi karanlıktı ve bir katil ile böyle bir yere girmek konusunda emin değildim.Justin sırıttı."Korkma,ısırmaz."
Sahte bir gülümseme takındım."Senden sonra hiç bir şey korkunç değil zaten."
"Mantgomery,o zaman içeri girebilirsin."İçeri doğru bir kaç adım attığımda Justin eliyle alkışladı."Bak gördün mü canavar falan çıkmadı."

Uzanıp ışıkları yaktığında,mekanın durumuna şaşırmıştım.Çatı dökülmüş ve duvarlar parçalanmıştı.İçeride duran koltuk eskimişti ve duvarlarda Justin ve bir kaç kişinin fotoğrafları asılıydı,tabi yanmış bir şekilde.
Meraklı bir ses tonuyla "Burada ne olmuş?"diye sordum.

Justin dönüp bakmadı.Bana duvardaki bir resmi gösterdi ve "Nasıl?"diye sordu.Resimde bir bebeği tutan güzel bir kadın vardı.Kahverengi saçları omuzlarından dökülüyordu ve gözleri masmavi bir şekilde parlıyordu."Fotoğraf biraz yanmış ama annem hala güzel değil mi?"dedi Justin.

Sesi incelmişti ve ağlayacak gibi gözüküyordu."Annen muhteşem bir kadın olmalı."
Justin burnunu çekti."Öyleydi."
Gülümsedim."Şimdi nerede?"diye aptalca bir soru sordum.Justin gözlerini kapattı ve ağlamamak için nefes verdi."Cennette."
Annesinin öldüğünü bilmiyordum ve pot kırdığım için boktan hissediyordum."Ben..bilmiyordum."
Justin gülümsedi."Biliyorum,dert etme."

"Justin burası gerçekten harika.Keşke böyle bir yerim olsaydı."koltuğa doğru yürüdüm.Justin fotoğraftan gözlerini ayırmadan ciddiyetle "Artık senin,"dedi.
Söylediklerinde ciddi miydi?
Umarım,diye düşündüm.
"Teşekkürler."

"Burası nasıl yandı?"diye sordum.Justin yanıma doğru yürüdü.Tüm iyiliğini bir kenara bırakıp ciddiyetle "İşle ilgili,"dedi.Tüm söylediği bundan ibaretti.
Alt dudağımı ısırdım."Nasıl bir iş?"
Bana doğru yaklaştığında aramızda milimetreler vardı."Gerçekten bilmek istiyor musun?"Başımı salladım.
Justin dudağını yaladı ve içini çekti."Rakip çete,"arkasına doğru yürümeye başladı."Bizden..benden intikam almak için burayı ateşe verdiler."

İçimdeki garip hisle sorulara devam ettim."İçeride,biri var mıydı peki?"
Justin yüzünü buruşturdu."Bilmiyorum,ilgilenmiyorum."Yine gıcık bir şekilde ekledi."Başka işlerim vardı."
Korkmuştum.Masum insanların ölmüş olması onu nasıl ilgilendirmezdi?
Sert bir ses tonuyla "Masum insanlar ölmüş olabilirler,biliyor musun bunu?"diye çıkıştım.
Justin kafasını çevirdi."Bak,eğer bu gibi işlerin içerisindeysen,masum değilsin.Herkes yaşam tarzını seçebilir ve onlar bu oyunu seçtiler.Her dakika hayatlarının tehlikede olduğundan eminler ve başkaları için çalışıyorlar.Öleceklerini bile bile para alıyorlar.Onlar günlük adamlar,anlıyor musun?"
Boş boş bakıyordum."Senden biliyorum zaten."
Justin tek kaşını kaldırdı."Hayır,tatlım.Ben günlük adamları olan adamlardanım.Oyunun başıyım,tüm bu olanlar bana kurulmuş bir oyunun parçası."
Bu kadar bencil bir insan olması...bu çocuğun hiç mi kalbi yoktu?
"Oh,"diye iç geçirdim."Her şeyin senin etrafında dolaşan bir oyun olduğunu mu düşünüyorsun yani?"
Justin kafasını bana sabitledi."Belki,belki değil."
Gözlerimi devirdim.

"Gitmeliyiz."omuz silktim.
Justin hayal kırıklığına uğramış gibi baktı."Ama niçin?"
Gözlerimi çevirdim."Ailem çoktan kaçtığımı fark etmiştir."
Justin daha yeni hatırlamış gibi iç geçirdi."Haklısın,gidelim."

Evimizin önünde duran arabanın içinde sessizce bekliyorduk.Justin sigarasından bir nefes çekti ve sakince üfledi."Neden bu kadar sakinsin?"
Justin sigarasını kül tablasında söndürdü ve cevap verdi."Ne?"
"Hiç,"soruyu tekrar etmek istemiyordum.
Justin gözlerini üstüme kenetledi."Sana ne dediğini sordum."
"Neden bu kadar sakinsin demiştim."
"Bir nedeni olmalı mı?"
"Daha çok kızgın birisin...mutlu olamayan..ama..şey-"söylediklerimi tamamlamadan nefes verdim."Neyse ne."
"Tamam?"Justin başını öne sallayarak güldü."Garip kız.."diye mırıldandı.
Duymamazlıktan geldim ve arabanın kapısını açtım.Tam gitmek üzereyken Justin'in sesiyle durdum.
"Seni bir daha ne zaman görebileceğim?"
Bu bende farklı bir his uyandırmıştı."Bilmem,uzun bir süre evde hapis kalacağım."
"Biliyorsun istediğin zaman kaçabilirsin."
Gözlerimi çevirdim."Bir daha risk almak mı?Sağol ama kalsın.Bir kez benim için yeterliydi."
Justin uzun bir sessizlik sonrası arabasını çalıştırdı ve gitmeye hazırlandı."Beni çevrende görmekten hoşlandığını sanmıştım."
Hiçbir şey söylemedim.
Evime doğru yol alırken,yüzümde büyük bir gülümseme vardı.

Pearl Mantgomery:












Justin Bieber-Ripper :















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder