Bölüm BİR :"ONE MİSTAKE AND EVERYTHİNG GONNA BE BAD." (BİR HATA VE HER ŞEY KÖTÜ OLACAK.)
Odamda oturmuş şarkı dinliyordum,her genç gibi müzik benim de hayat gıdam.Yatmaya hazırlanmaya başladığımda saat 23.00'ı gösteriyordu.Yatağıma girip,yorganımı üstüme kadar çektim.Günün yorgunluğunu bir anda atıp,uykuya dalmıştım.Ta ki,gıcık edici bir ses bana bağırmaya başlayana kadar.
Bu bir alarmdı."Ya ne çabuk sanki bir dakika uyudum."diye isyan ettim ve hemen alarmı durdurdum.Her gün olduğu gibi tuvalete okula küfrederek gidip hazırlanmaya başladım.
Üstüme çizgili bir gömlek ve deri ceket giymiştim,altıma dar kotumu giyip,büyük botlarımı giymeden önce bir çift uzun çorabı da hemen ayaklarıma geçirdim.Saçlarımı hafif düzleştirip arkamda salık bıraktım.
***
Okul dolabıma gidip hemen tarih defterimi aldım.İlk dersi büyük bir heyecanla bekliyorduk çünkü tarih öğretmenimiz,bir adamdı.Yaşlı değil,seksi ve kaslı bir adamdı!Bay Stinj'i herkes severdi,pardon,herkes aşıktı diyebiliriz.Tarih sınavıma koşar adımlarla giderken biri beni durdurdu."Pearl!Nereye böyle?"
En yakın ve tek arkadaşım Shay,eteği ve I hate school yazan tişörtüyle çok tatıydı."Sınıfıma,burası bir okul."
Shay kaşlarını kaldırdı ve "Bugün bir şey mi oldu yoksa regl falan mısın?"dedi.Yüzümü buruşturdum "Hayır ama biraz gerginim."Lafımı tamamlayamadan öğretmenler zili çaldı.
"Üzgünüm,derse geç kaldım.Öğle yemeğinde görüşürüz."dedim ve koşarak tarih sınıfıma girdim.İlk bulduğum sıraya kendimi atmamdan beş dakika geçmeden tarih hocamız gelmişti.En ön ve Bay Stinj'e en yakın sırada -tabiki de- okulumuzun -pardon ama- orospusu Rebekah oturmuştu bile.Bu kasım ayına rağmen altına -çorapsız- şort ve askılı tişört giymesinin nedeni tarih dersiydi,gerçekten.Peki Bay Stinj'i,yani Ed'i kızlar için özel kılan neydi?Şu ki,bir öğretmen-öğrenci ilişkisi olmalıydı değil mi?Hoca yakışıklı ve seksi olsa bile.Fakat Ed ile böyle bir şey yaşamazdınız.Özellikle yeni mezun olduğu için aranızda sadece 5 yaş vardı ve yeni son sınıflar Ed'den bile büyük gösterebiliyordu.Şaka yapmıyorum,Ed Stinj'in bir çok lise son sınıf öğrencisi ile yattığını herkes bilir.Fakat ben böyle şeylere pek inanmam,açıkçası,her bir iddia birinci ağızdan söylenene kadar benim için sadece iddiadan ibarettir.Yani ne zaman Ed bana gelip "Hey,ben kızlarla yatıyorum." derse,o zaman inanırım.
"Üzgünüm,derse geç kaldım.Öğle yemeğinde görüşürüz."dedim ve koşarak tarih sınıfıma girdim.İlk bulduğum sıraya kendimi atmamdan beş dakika geçmeden tarih hocamız gelmişti.En ön ve Bay Stinj'e en yakın sırada -tabiki de- okulumuzun -pardon ama- orospusu Rebekah oturmuştu bile.Bu kasım ayına rağmen altına -çorapsız- şort ve askılı tişört giymesinin nedeni tarih dersiydi,gerçekten.Peki Bay Stinj'i,yani Ed'i kızlar için özel kılan neydi?Şu ki,bir öğretmen-öğrenci ilişkisi olmalıydı değil mi?Hoca yakışıklı ve seksi olsa bile.Fakat Ed ile böyle bir şey yaşamazdınız.Özellikle yeni mezun olduğu için aranızda sadece 5 yaş vardı ve yeni son sınıflar Ed'den bile büyük gösterebiliyordu.Şaka yapmıyorum,Ed Stinj'in bir çok lise son sınıf öğrencisi ile yattığını herkes bilir.Fakat ben böyle şeylere pek inanmam,açıkçası,her bir iddia birinci ağızdan söylenene kadar benim için sadece iddiadan ibarettir.Yani ne zaman Ed bana gelip "Hey,ben kızlarla yatıyorum." derse,o zaman inanırım.
Aynı şey Ripper ve çetesi içinde geçerli tabi.Her ne kadar Ripper ve çetesi için gerçekten ama gerçekten kötü şeyler söylenmiş olsa da Ripper gelip bana söylemedikçe inanmam.Zaten Ripper takma ismi olan biriyle de konuşacağımı sanmıyorum.Ripper,yani tam anlamıyla "DEŞİCİ"
Bay Stinj,İngilizdi.İçinizden "oha" dediğinizi hissediyorum.Okulumuzu özel kılan bir olay bu,İngiliz aksanıyla konuşan,sarı sakallı,seksi bir öğretmendi zaten.Bu özellikleri bir çok kız için mükemmeldi,hem de fazlasıyla mükemmel.
Bay Stinj hakkında konuşup dururken,daldığımı fark ettim ve kendime geldiğimde Bay Stinj bana "Hey,Pearl.Bize cevabı söylemeye ne dersin?"dedi.Lanet olsun ki,soruyu bile bilmiyordum.Kekeleyerek "Çok üzgünüm,soruyu duyamadım.Bir daha söyleyebilir misiniz?"dedim.
Herhalde Bay Stinj'in ters anına denk gelmiştim çünkü bana "Hayır söyleyemem,çünkü gayet sesli söylemiştim.Değil mi Bekah?" dedi ve Rebekah'a göz kırptı.Tanrım!Ne sürtük ama.Rebekah şımarık bir gülümsemeyle "Kesinlikle sesli söylediniz." dedi.Onun sarı saçlarına ikinci sınıfta tutkal kutusu fırlattığımdan beri beni sevmezdi.İşin güzel tarafı şuydu,tutkal kutusunun kapağı açıktı.
Bozuntuya vermemek için sakince cevap verdim."Üzgünüm ailem Amerikalı,İngiliz aksanı ile söylediğiniz kelimeleri pek fazla ayırt edemiyorum.Soruya cevap veremeyeceğim çünkü anlayamadım."dedim.'Anlayamadım' derken pek fazla şirin olduğum söylenemezdi.Bay Stinj kızmaya başlamıştı."İngiliz aksanı anlayamayan bir Amerikalı,bu çok garip doğrusu.İngilizceyi bozup söylemeniz de benim hoşuma gitmiyor fakat buna katlanmak zorundayım.Ben nasıl saçma Amerikan aksanını anlayabiliyorsam,İngiliz aksanını kolayca ayırt edebilirsiniz hele de sözcükler çok daha kolay telaffuz edilirken.Fakat şimdi sana edebiyat öğretmeninmişim gibi anadilimizi öğretmeyeceğim çünkü tarih öğretmeniyim.Fakat okuldan sonra iki saat cezaya kalman sana İngiliz aksanının nasıl olduğunu hatırlatacaktır umarım."dedi ve sandalyesine kızgın bir şekilde oturdu.Biraz sessizlikten sonra zilin çalmasıyla rezil olduğum sınıftan koşarak çıkmam bir oldu,tabi "CEZA KAĞIDI" olarak söylenen ve hayatımda ilk kez aldığım sarı kağıdı cebime koymayı ihmal etmedim.
***
Yemek salonuna indiğim gibi gözüm Shay'ı aradı.Fakat ya öğle arasında buluşma sözünü tutmamıştı ya da kalabalıkta onu göremiyordum.Bir puding alıp yemek salonunun ortasında dikilerek Shay'ı aramaya başladım.O sırada biri bana çarptı ve "Hey,bir yere oturmaya ne dersin?Böylece başkaları da sana çarpmaz,ha?"dedi.Sesin geldiği yöne döndüğümde kırmızı bir atkı giymiş,siyah kazaklı bir çocuk karşımda dikiliyordu.Boyu benden uzundu ve gözleri ela-sarımsı gibi bir renkti.Açık kahverengi saçlarını havaya dikmişti ve elindeki tepside asla yemediğim kadar çok şey vardı.Fakat çocuk buna rağmen şişman değil aksine fazlasıyla kaslı duruyordu.Ona bakıp kaldığımı fark ettiğimde cevap verdim."Büyük bir salondayız eminim başka bir yerden geçebilirsin."dedim.Çocuk ona yaptığım sert çıkışa şaşırmıştı.Bana sanki ezikmişim gibi baktı ve "Sanırım çekilebilirdin.Değil mi?"dedi.Üstüme yürümeye başlamıştı ve korkuyordum.Yanındaki arkadaşlarından biri çocuğu atkısından tutup çekti."Değmez,kıza mı vuracaksın yani?"dedi.Çocuk kafasını 'hayır'anlamında salladı."Kıza vurmayacaktım,konuşuyoruz."dedi.İçimden,pek de iyi bir konuşma değil doğrusu,dedim.Korkmuştum ve büyük bir ihtimalle de titriyordum.Çocuk üzerime yürüdükçe gözleri kan bürümüş gibi bakmaya başlamıştı.Garip ama,beni öldüreceğini bile düşünebilirdim.Arkadaşı,bu sefer omzuna vurdu ve yürümeye başladı."Hadi,Ripper.Neden hala burada bekliyoruz ki?"dedi.İşte her şey kafamda o zaman oluşmuştu.
Biraz önce gördüğüm ve az kalsın laf dalaşına girmek üzere olduğum kişi,okulun en tehlikeli çocuğu Ripper'dı.
***
Pudingi sanki hayalet görmüş gibi yalnız yemek için bir masaya otururken söyleniyordum."Shay,seni bulursam öldüreceğim."Shay arkamdan geldi ve "Duydum,salak.Biraz geç kaldım işte.Ne var,uslu uslu ye tatlını."
Ona bağırmamak için kendimi tuttum."Hiç bir şeyden haberin yok kızım."dedim fısıldayarak.Onun yanındaki sandalyeye geçtim ve tüm olayı anlattım.Shay'ın mavi gözleri sonuna kadar açılmıştı.Ve "NE!SEN?SEN NE YAPTIM DEDİN?" diye bağırdı.Ve fısıldayarak ekledi."Ripper sana vurmadığı için şanslısın bence."
Haklıydı,o çocuktan hiç hoşlanmamıştım ve tüm salonun dikkatini çektiğimi düşünmeye başlamıştım.Tüm gözler bendeydi sanki.Büyük ihtimalle de biraz önce Shay çığlık atıp bağırdığı içindi.Hemen çantamı aldım."Aslında Shay,haklısın bana vurmadığı için şanslıyım.Fakat sen gelene kadar öğle arası bitti ve ardı ardına iki matematik ve iki geometri dersim var.Yani iğrenç ama gitmeliyim."Shay gözlerini çevirdi ve huysuzlanmaya başladı.
"Tamam ama okuldan sonra tüm hikayeyi anlat"
"Ah,o konu hakkında...okuldan sonra iki saat cezaya kalmalıyım.Onu da anlatırım,biliyorum ben ve ceza çok komik geliyor ama gerçek."
"Ed sana ceza mı verdi!Bu inanılmaz derecede ironik.Bugün çok garip şeyler oluyor...Tamam,o zaman okuldan ve cezadan çıkınca bana uğra.İtiraz yok,hadi git ve biraz cebirle uğraş."
"Ah,sonra görüşürüz o zaman."
"Tamam."
***
Okuldan sonra bodrum katının en dip odasında başında "CEZA ODASI" yazılı bir odanın giriş kapısına geldim.Kapının üzerinde ayrıca "BURASI TERK EDİLMİŞLER İÇİNDİR" ve "ODAYA GİRERKEN BİR DAHA NE YAPIP YAPMAYACAĞINIZI DÜŞÜNMEYİ UNUTMAYIN" yazılıydı.
İçeride benden başka üst sınıflardan bir çocuk,tam bir satanist tipli bir kız,arkada ağlayan bir erkek ve diğer tarafta yalnız oturan...........bir dakika.........RİPPER vardı.Beni gördüğü gibi "Vay vay,kimler varmış.Sabah ki çıkışından sonra senin tam da buralara ait olduğunu düşünmüştüm."dedi ve gülmeye başladı.Gözlerimi çevirdim ve "Hayır,hiç sanmıyorum."dedim.Ripper oturduğu sıranın yanına beni çağırdı ve bana "Pearl Mantgomery,okulun birincisi ve sayısız onur ödülüne sahip bir kız burada ne arıyor?"dedi.İsmimi bilmesine şaşırmıştım."Ne o senin boş zamanlarında inekler hakkında bilgi toplamak gibi bir eğlencen mi var?"dedim.
Ripper alaycı bir gülümseme ile "Hayır." dedi ve ciddi bir şekilde fısıldadı "Her şeyi biliyorum,herkes hakkında."dedi.Biraz ürpermiştim ve gözlerimi kaçırmaya çalıştım.Ripper "Bak şimdi."dedi köşedeki satanist kızı göstererek."Onun satanist olduğunu anlamışsındır,buraya gelme sebebi okul müdürünün kedisini yemek."
dedi.Kahkahayı bastım."Hadi ama,her gün burada olduğunuz için birbirinizi tanıyor olamaz mısınız yani?"dedim alaycı bir şekilde.Ripper başını 'hayır'anlamında salladı."Peki o zaman,diğer satanist çocuklar ile yaptığı ayinlerin videoları neden bende?" dedi ve telefonundan bir video açtı.Hemen gözümü çevirdim ve "Kapa şunu."dedim.
"Tamam,kapattım.Ama hala kiminle konuştuğunu anlamamış gibisin."
"Ripper."
"Evet ama anlamını bildiğinden emin değilim."
"Hadi ama!İnsanların bana küçükken 'kokoş' demesi gibi bir şey bu."
"Ne yani bu ismi ben mi buldum sanıyorsun?Yaptığım her kötü şey öğrenildikçe,ismim 'deşici'ye çıktı."
"Ne gibi kötülükler olduğunu sormayacağım çünkü gözümle görmedikçe inanmıyorum."
"Sana bir sonraki ayinimizde pembe bir davetiye göndermemi falan bekleme."
"Bak Ripper,sen ergen bir çocuktan farklı değilsin tamam mı?Kötü,yaramaz bir ergen."
"Çok daha fazlası olduğumu anlamayacaksın ama bu iyi.Çünkü beni polise bile şikayet etme riskin var,sana söylemem gereken şeyleri söyledim değil mi?Belki de seni burada öldürmeliyim."dedi ve boynumu kavradı.Kulağıma "Tek kelime etme."diye fısıldadı ve devam etti."Bir boyun hareketi ve tüm hayatın gider.Şu an yaşam ve ölüm arasındasın ve her şey benim kararıma bağlı.Değil mi?"başımı sallayabildiğim kadar sallıyordum fakat çok güçlüydü."Şimdi her beni gördüğünde kiminle konuştuğuna dikkat etmeni istiyorum."dedi.Beni bıraktı.Ceza boyunca korkudan titriyordum.Görevli evlerimize gidebileceğimizi söylediğinde bir anda kendimi dışarı attım.
Ripper ardımdan kollarımı tuttu ve sıkmaya başladı."Bu arada,tatlım."dedi gıcık ve sinir bozucu bir şekilde."Bana Ripper demek hoşuna gitmiyorsa,ismimi de söyleyebilirsin."dedi ve beni bıraktı.
Çantamı koluma atıp ağrıyan kolumu ovalarken cevap verdim."İsmini bilmiyorum ki."
Ripper deri ceketinden telefonunu çıkartıp gözden kaybolurken cevap verdi."Drew..İsmim Justin Drew."
Bay Stinj,İngilizdi.İçinizden "oha" dediğinizi hissediyorum.Okulumuzu özel kılan bir olay bu,İngiliz aksanıyla konuşan,sarı sakallı,seksi bir öğretmendi zaten.Bu özellikleri bir çok kız için mükemmeldi,hem de fazlasıyla mükemmel.
Bay Stinj hakkında konuşup dururken,daldığımı fark ettim ve kendime geldiğimde Bay Stinj bana "Hey,Pearl.Bize cevabı söylemeye ne dersin?"dedi.Lanet olsun ki,soruyu bile bilmiyordum.Kekeleyerek "Çok üzgünüm,soruyu duyamadım.Bir daha söyleyebilir misiniz?"dedim.
Herhalde Bay Stinj'in ters anına denk gelmiştim çünkü bana "Hayır söyleyemem,çünkü gayet sesli söylemiştim.Değil mi Bekah?" dedi ve Rebekah'a göz kırptı.Tanrım!Ne sürtük ama.Rebekah şımarık bir gülümsemeyle "Kesinlikle sesli söylediniz." dedi.Onun sarı saçlarına ikinci sınıfta tutkal kutusu fırlattığımdan beri beni sevmezdi.İşin güzel tarafı şuydu,tutkal kutusunun kapağı açıktı.
Bozuntuya vermemek için sakince cevap verdim."Üzgünüm ailem Amerikalı,İngiliz aksanı ile söylediğiniz kelimeleri pek fazla ayırt edemiyorum.Soruya cevap veremeyeceğim çünkü anlayamadım."dedim.'Anlayamadım' derken pek fazla şirin olduğum söylenemezdi.Bay Stinj kızmaya başlamıştı."İngiliz aksanı anlayamayan bir Amerikalı,bu çok garip doğrusu.İngilizceyi bozup söylemeniz de benim hoşuma gitmiyor fakat buna katlanmak zorundayım.Ben nasıl saçma Amerikan aksanını anlayabiliyorsam,İngiliz aksanını kolayca ayırt edebilirsiniz hele de sözcükler çok daha kolay telaffuz edilirken.Fakat şimdi sana edebiyat öğretmeninmişim gibi anadilimizi öğretmeyeceğim çünkü tarih öğretmeniyim.Fakat okuldan sonra iki saat cezaya kalman sana İngiliz aksanının nasıl olduğunu hatırlatacaktır umarım."dedi ve sandalyesine kızgın bir şekilde oturdu.Biraz sessizlikten sonra zilin çalmasıyla rezil olduğum sınıftan koşarak çıkmam bir oldu,tabi "CEZA KAĞIDI" olarak söylenen ve hayatımda ilk kez aldığım sarı kağıdı cebime koymayı ihmal etmedim.
***
Yemek salonuna indiğim gibi gözüm Shay'ı aradı.Fakat ya öğle arasında buluşma sözünü tutmamıştı ya da kalabalıkta onu göremiyordum.Bir puding alıp yemek salonunun ortasında dikilerek Shay'ı aramaya başladım.O sırada biri bana çarptı ve "Hey,bir yere oturmaya ne dersin?Böylece başkaları da sana çarpmaz,ha?"dedi.Sesin geldiği yöne döndüğümde kırmızı bir atkı giymiş,siyah kazaklı bir çocuk karşımda dikiliyordu.Boyu benden uzundu ve gözleri ela-sarımsı gibi bir renkti.Açık kahverengi saçlarını havaya dikmişti ve elindeki tepside asla yemediğim kadar çok şey vardı.Fakat çocuk buna rağmen şişman değil aksine fazlasıyla kaslı duruyordu.Ona bakıp kaldığımı fark ettiğimde cevap verdim."Büyük bir salondayız eminim başka bir yerden geçebilirsin."dedim.Çocuk ona yaptığım sert çıkışa şaşırmıştı.Bana sanki ezikmişim gibi baktı ve "Sanırım çekilebilirdin.Değil mi?"dedi.Üstüme yürümeye başlamıştı ve korkuyordum.Yanındaki arkadaşlarından biri çocuğu atkısından tutup çekti."Değmez,kıza mı vuracaksın yani?"dedi.Çocuk kafasını 'hayır'anlamında salladı."Kıza vurmayacaktım,konuşuyoruz."dedi.İçimden,pek de iyi bir konuşma değil doğrusu,dedim.Korkmuştum ve büyük bir ihtimalle de titriyordum.Çocuk üzerime yürüdükçe gözleri kan bürümüş gibi bakmaya başlamıştı.Garip ama,beni öldüreceğini bile düşünebilirdim.Arkadaşı,bu sefer omzuna vurdu ve yürümeye başladı."Hadi,Ripper.Neden hala burada bekliyoruz ki?"dedi.İşte her şey kafamda o zaman oluşmuştu.
Biraz önce gördüğüm ve az kalsın laf dalaşına girmek üzere olduğum kişi,okulun en tehlikeli çocuğu Ripper'dı.
***
Pudingi sanki hayalet görmüş gibi yalnız yemek için bir masaya otururken söyleniyordum."Shay,seni bulursam öldüreceğim."Shay arkamdan geldi ve "Duydum,salak.Biraz geç kaldım işte.Ne var,uslu uslu ye tatlını."
Ona bağırmamak için kendimi tuttum."Hiç bir şeyden haberin yok kızım."dedim fısıldayarak.Onun yanındaki sandalyeye geçtim ve tüm olayı anlattım.Shay'ın mavi gözleri sonuna kadar açılmıştı.Ve "NE!SEN?SEN NE YAPTIM DEDİN?" diye bağırdı.Ve fısıldayarak ekledi."Ripper sana vurmadığı için şanslısın bence."
Haklıydı,o çocuktan hiç hoşlanmamıştım ve tüm salonun dikkatini çektiğimi düşünmeye başlamıştım.Tüm gözler bendeydi sanki.Büyük ihtimalle de biraz önce Shay çığlık atıp bağırdığı içindi.Hemen çantamı aldım."Aslında Shay,haklısın bana vurmadığı için şanslıyım.Fakat sen gelene kadar öğle arası bitti ve ardı ardına iki matematik ve iki geometri dersim var.Yani iğrenç ama gitmeliyim."Shay gözlerini çevirdi ve huysuzlanmaya başladı.
"Tamam ama okuldan sonra tüm hikayeyi anlat"
"Ah,o konu hakkında...okuldan sonra iki saat cezaya kalmalıyım.Onu da anlatırım,biliyorum ben ve ceza çok komik geliyor ama gerçek."
"Ed sana ceza mı verdi!Bu inanılmaz derecede ironik.Bugün çok garip şeyler oluyor...Tamam,o zaman okuldan ve cezadan çıkınca bana uğra.İtiraz yok,hadi git ve biraz cebirle uğraş."
"Ah,sonra görüşürüz o zaman."
"Tamam."
***
Okuldan sonra bodrum katının en dip odasında başında "CEZA ODASI" yazılı bir odanın giriş kapısına geldim.Kapının üzerinde ayrıca "BURASI TERK EDİLMİŞLER İÇİNDİR" ve "ODAYA GİRERKEN BİR DAHA NE YAPIP YAPMAYACAĞINIZI DÜŞÜNMEYİ UNUTMAYIN" yazılıydı.
İçeride benden başka üst sınıflardan bir çocuk,tam bir satanist tipli bir kız,arkada ağlayan bir erkek ve diğer tarafta yalnız oturan...........bir dakika.........RİPPER vardı.Beni gördüğü gibi "Vay vay,kimler varmış.Sabah ki çıkışından sonra senin tam da buralara ait olduğunu düşünmüştüm."dedi ve gülmeye başladı.Gözlerimi çevirdim ve "Hayır,hiç sanmıyorum."dedim.Ripper oturduğu sıranın yanına beni çağırdı ve bana "Pearl Mantgomery,okulun birincisi ve sayısız onur ödülüne sahip bir kız burada ne arıyor?"dedi.İsmimi bilmesine şaşırmıştım."Ne o senin boş zamanlarında inekler hakkında bilgi toplamak gibi bir eğlencen mi var?"dedim.
Ripper alaycı bir gülümseme ile "Hayır." dedi ve ciddi bir şekilde fısıldadı "Her şeyi biliyorum,herkes hakkında."dedi.Biraz ürpermiştim ve gözlerimi kaçırmaya çalıştım.Ripper "Bak şimdi."dedi köşedeki satanist kızı göstererek."Onun satanist olduğunu anlamışsındır,buraya gelme sebebi okul müdürünün kedisini yemek."
dedi.Kahkahayı bastım."Hadi ama,her gün burada olduğunuz için birbirinizi tanıyor olamaz mısınız yani?"dedim alaycı bir şekilde.Ripper başını 'hayır'anlamında salladı."Peki o zaman,diğer satanist çocuklar ile yaptığı ayinlerin videoları neden bende?" dedi ve telefonundan bir video açtı.Hemen gözümü çevirdim ve "Kapa şunu."dedim.
"Tamam,kapattım.Ama hala kiminle konuştuğunu anlamamış gibisin."
"Ripper."
"Evet ama anlamını bildiğinden emin değilim."
"Hadi ama!İnsanların bana küçükken 'kokoş' demesi gibi bir şey bu."
"Ne yani bu ismi ben mi buldum sanıyorsun?Yaptığım her kötü şey öğrenildikçe,ismim 'deşici'ye çıktı."
"Ne gibi kötülükler olduğunu sormayacağım çünkü gözümle görmedikçe inanmıyorum."
"Sana bir sonraki ayinimizde pembe bir davetiye göndermemi falan bekleme."
"Bak Ripper,sen ergen bir çocuktan farklı değilsin tamam mı?Kötü,yaramaz bir ergen."
"Çok daha fazlası olduğumu anlamayacaksın ama bu iyi.Çünkü beni polise bile şikayet etme riskin var,sana söylemem gereken şeyleri söyledim değil mi?Belki de seni burada öldürmeliyim."dedi ve boynumu kavradı.Kulağıma "Tek kelime etme."diye fısıldadı ve devam etti."Bir boyun hareketi ve tüm hayatın gider.Şu an yaşam ve ölüm arasındasın ve her şey benim kararıma bağlı.Değil mi?"başımı sallayabildiğim kadar sallıyordum fakat çok güçlüydü."Şimdi her beni gördüğünde kiminle konuştuğuna dikkat etmeni istiyorum."dedi.Beni bıraktı.Ceza boyunca korkudan titriyordum.Görevli evlerimize gidebileceğimizi söylediğinde bir anda kendimi dışarı attım.
Ripper ardımdan kollarımı tuttu ve sıkmaya başladı."Bu arada,tatlım."dedi gıcık ve sinir bozucu bir şekilde."Bana Ripper demek hoşuna gitmiyorsa,ismimi de söyleyebilirsin."dedi ve beni bıraktı.
Çantamı koluma atıp ağrıyan kolumu ovalarken cevap verdim."İsmini bilmiyorum ki."
Ripper deri ceketinden telefonunu çıkartıp gözden kaybolurken cevap verdi."Drew..İsmim Justin Drew."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder