Olayı anlamam biraz uzun sürmüştü.Önce tüm vücuduma bir şok dalgası gelmiş,kalbim az önce gördükleri yüzünden hızla atmaya ve sıkışmaya başlamıştı.Refleks olarak,çığlık atmamak için ağzımı elimle kapamayı unutmamıştım.Sanki vücudumdaki her kemik kırılmış gibi acıyordu kalbim.Biraz önce,bir cinayete tanık olmuştum.
Başta her şeyi aşırı alkol yüzünden gördüğümü düşündüm,fakat sadece bir kutu bira almış ve onu da tadının kusmuğa benzediğini düşünerek yarıda bırakmıştım.
Ripper kanlı ellerini yanındaki -önceden hazırlanmıştı- havluya sildi.Kanlı havluya korkuyla baktı,arkasında yakılmış büyük ateşe havluyu attı.Nedeni belliydi,kanıt bırakmamak.
Arkasına doğru tükürür gibi seslendi."Jaxon,gelin ve şunu temizleyin"diyip yerde yatan cansız bedeni işaret etti.Jaxon ve diğeri,adamın cansız bedenini ateşe atıp yanmasını izledi.
Ripper eline aldığı bir sopayla,adamın cansız bedenini dürtüyor,daha da çabuk yanmasını sağlıyordu.Bu hareket oldukça saygısızdı.Sonuçta orada az önce kendi tarafından öldürülmüş te olsa bir insan bedeni yatıyordu.Bu içimi acıtmıştı.Bunun etkisiyle,gerçekten istemeden,biraz daha sesli bir şekilde iç geçirmiştim.Ripper bunu duymuş,benim tarafıma dönmüştü bile.
Şimdi tek yapabileceğim kaçmaktı,çünkü varlığımdan haberdardı.Arkama bakmadan koşmaya başladım.Bir şekilde şehre çıkarsam,herhangi bir dükkana veya markete girip izimi kaybettirebilirdim.
Koştum.
Daha hızlı koştum.
Olabildiğince hızlı.
Beklediğimin aksine şehir merkezine değil,bir ormana çıkmıştım.Saklanabilecek hiç bir yerim yoktu.
Kahretsin,tanrım,dedim içimden.İşte boku yedim.
Ripper'ın arkamdan geldiğini biliyordum.Gidecek hiç bir yerim yoktu.
Sadece ağaçlar ve sis vardı.Gitgide yoruluyor ve yavaşlıyordum.
Her adımımda Ripper bana daha da yaklaşıyordu,arkamdan bağırdı."Seni de öldürmemi istemiyorsan olduğun yerde kal."
Durdum.Beni öldürecekti.Kendimi yere attım ve başımı ellerimle örterek ağlamaya başladım."Kendini kanıtlamandan bahsederken bundan bahsettiğini bilmiyordum,Drew."
Drew şaşkın bir sesle "Pearl?" dedi.Cinayete tanık olanın ben olduğuma şaşırmıştı.
Ona hiçbir şey görmediğimi söyleyemezdim,bir katile yalan söylemek ne kadar doğru olur emin değildim."Kimseye söylemeyeceğime,polise haber vermeyeceğime yemin ediyorum.Lütfen beni öldürme Drew,lütfen beni öldürme."
Drew bana cevap vermedi.Onun yerine ağzımı sıkıca kapatıp beni kucağına aldı.Arabasına kadar taşıdı ve ön koltuğa fırlattı.Sürücü koltuğuna hızla geçti ve bir şey söylemeden Range Rower'ını çalıştırdı.Dikkatlice sürmeye başladı.
Onun sakinliğine rağmen,sanki cinayeti işleyen benmişim gibi korkmuş ve endişelenmiştim.Gergindim ve hala bazı şeyleri idrak edemiyordum.
Titriyordum ve zor konuşuyordum."Ne..r.ee.y..e gi..di..y..oor..uz?"Drew'a doğru baktım ama o bana bakmamıştı.Endişeyle konuşmaya devam ettim."Bak,az önce olanları görmek istemezdim tamam mı?Üzgünüm çok üzgünüm.Ama gördüm ve sen beni büyük ihtimalle öldüreceksin.Zaten ölmek umurumda değil çünkü beni evime götürürsen evden kaçtığım için ailem beni zevkle öldürür."
Drew bu söylediğime inanılmaz bir kahkaha attı.Neden güldüğünü anlayamamıştım ve "Ne,komik olan bir şey mi var?"
Drew bana doğru kafasını çevirdi.Dudağını yaladı ve "Evet." dedi.
Sakin tavrı beni gıcık ediyordu."Peki,tamam.Komik olan ne?"
Drew gözlerimin içine baktı.Tek kaşını kaldırdı ve fısıldar gibi "Sen." dedi.Direksiyonu sıkıca tuttu ve başını çevirdi.Yola bakarak ekledi."Şuan,bir katille arabadasın,az önce bir cinayete tanıklık ettin ve tek korktuğun şey..ailen mi?
Kulağıma mantıklı gelmişti."Ailem senden daha korkunçtur ve asıl 'ripper' ismini alması gereken onlar."
Drew gülümsedi."Mizah anlayışını da sevdim."Ona doğru gülümsedim.
Kendimi onu incelerken buldum.Yüzünde tek bir sivilce,bir siyah nokta yoktu.Yüzünde çok da dikkat çekmeyen bir beni vardı o kadar.Çenesinin duruş şeklinin bile seksi durduğunu söyleyebilirdiniz.Bal rengi gözleri biraz yeşile,biraz elaya kaçıyordu.Dudaklarının bile güzel gözükmesi mümkün müydü?Tamam,bu çocuk kesinlikle bir "baby face".
Drew ona baktığımı anlamıştı.Bana doğru döndü ve "Sivilcem gerçekten kötü mü gözüküyor?"dedi.
Güldüm."Sivilcen falan yok şapşal."
Justin kafasını çevirdi.Yan tarafıma döndüm ve kafamı cama yaslayarak dışarıyı izlemeye başladım.Uzun bir sessizlik olmuş ve açıkçası garip hissetmeye başlamıştım.Hareketlilik olması için uzanıp radyoyu açtım.O sırada Justin "Kapat şunu."dedi.
Şaşırarak "Hadi ama,çok sessiz oldu."
Justin radyoyu hızla kapadı."Sana fikrini soran falan oldu mu?Sırf seni öldürmediğim için üzerimde bir gücün olacağını falan mı sandın,sürtük?"Bağırarak söylemiş,hatta tükürüklerinden bazıları üstüme gelmişti.Korkmuştum,iyice içime kapanmış ve dışarıyı seyretmeye başlamıştım.Justin önüne döndü.Derin bir nefes aldı ve "Aslında,müzik dinlemekten hoşlanmam."dedi.
Ona bakmadan,fısıldar gibi "Müziği kim sevmez aklım almıyor ki."dedim.
Justin aynı ciddiyetle cevap verdi."Ben."
Önüme döndüm ve bacaklarımı ve vücudumu birleştirerek oturdum."Beni öldüreceksin değil mi?"
Justin bana döndü ve "Seni neden öldüreyim?"
Kafamı ona doğru çevirdim ve nefes aldım."Çok şey biliyorum."
Justin yola bakmaya devam etti."Fakat kimseye söylemeyeceksin."
Gözlerimi çevirdim."Söylemeyeceğim ama bir katil bundan nasıl emin olabilir?Ya bana seni öldürmeyeceğim diyip,öldürürsen?Ben bundan nasıl emin olabilirim?Sonuçta sen bir kat-"
Justin sözümü kesti."Bunu her dakika hatırlatmasak daha iyi anlaşacağız sanırım."
"Neyi?Senin iki saat önce birini öldür-"
"Bunu hatırlatmaktan bahsediyorum bende."
"Üzgünüm."
Justin bana döndü."Ne dedin?"Neden buna bu kadar şaşırdığını anlamamıştım."Üzgün olduğumu söyledim."
Justin'in yüzünde bir şaşkınlık ifadesi vardı."Bende öyle düşünmüştüm."
Taşlı bir yoldan geçtik ve bir garaja park ettik.
İşte ya ölceğim,ya da sağ çıkacağım ev.
İşin komik yani,ne olacağını ben de bilmiyordum.
Büyük,havuzlu bir eve gelmiştik.Büyük ve bol çiçekli bir bahçeden geçip arka taraftan bir kapıya girdik.
Evin girişi,bir stadyum gibi büyüktü ve odalara gitmek için aynı yere çıkan iki karşılıklı ahşap merdiven vardı.
Büyülenmiş gibi tavana,merdivenlere ve etrafa bakıyordum.Justin bana baktı "Beğendin mi?"
Ağzımı açarak ona döndüm "Şaka mı yapıyorsun burası stadyum gibi."
Justin sahte bir gülümseme attı."Zaten bir stadyum dolusu insan kalıyor."
Bir anda gerildim.Evde başka 'katillerin' olması beni ürkütmüştü."Başkaları mı?"
Justin üst kata doğru çıkarken cevap verdi."Tam 10 kişi.Bir çetede lider olduğumu unuttun galiba?"
İçimden tabi ya,bir çete,diye geçirdim.Fakat hiç bir şey söylemedim.
Uzun bir koridordan yuvarlak kesimli bir odaya girdik.Yuvarlak bir yatak ve dışarıyı gösterip,içeriyi göstermeyen boylu boyunca siyah bir cam.Duvar içerisine montelenmiş camlı,siyah büyük bir dolap ve en sağ köşede beyaz bir koltukla bir plazma vardı."Odanda televizyon mu var?Çok havalı."
Justin kahkaha attı."Ailem yok,sınırım yok,bolca param var.Ne demiştin?"
Gözlerimi çevirdim."Egoist olduğunu söyleyen olmuş muydu?"Justin sinirlenmiş olmalıydı."Aramızda hep o hatırlatmayı sevdiğin katil-tanık ilişkisi olmalı tamam mı?Benim hakkımda yorum,eleştiri yapmanı istemiyorum.Benim evimdesin,sürtük."
Ona tam cevap vermek için ağzımı açtığımda,aşağıdan bir kadın sesi bağırdı."Bieber,işini hallettin mi?"
Pearl:
Justin Drew (Ripper) :
Kendimi onu incelerken buldum.Yüzünde tek bir sivilce,bir siyah nokta yoktu.Yüzünde çok da dikkat çekmeyen bir beni vardı o kadar.Çenesinin duruş şeklinin bile seksi durduğunu söyleyebilirdiniz.Bal rengi gözleri biraz yeşile,biraz elaya kaçıyordu.Dudaklarının bile güzel gözükmesi mümkün müydü?Tamam,bu çocuk kesinlikle bir "baby face".
Drew ona baktığımı anlamıştı.Bana doğru döndü ve "Sivilcem gerçekten kötü mü gözüküyor?"dedi.
Güldüm."Sivilcen falan yok şapşal."
Justin kafasını çevirdi.Yan tarafıma döndüm ve kafamı cama yaslayarak dışarıyı izlemeye başladım.Uzun bir sessizlik olmuş ve açıkçası garip hissetmeye başlamıştım.Hareketlilik olması için uzanıp radyoyu açtım.O sırada Justin "Kapat şunu."dedi.
Şaşırarak "Hadi ama,çok sessiz oldu."
Justin radyoyu hızla kapadı."Sana fikrini soran falan oldu mu?Sırf seni öldürmediğim için üzerimde bir gücün olacağını falan mı sandın,sürtük?"Bağırarak söylemiş,hatta tükürüklerinden bazıları üstüme gelmişti.Korkmuştum,iyice içime kapanmış ve dışarıyı seyretmeye başlamıştım.Justin önüne döndü.Derin bir nefes aldı ve "Aslında,müzik dinlemekten hoşlanmam."dedi.
Ona bakmadan,fısıldar gibi "Müziği kim sevmez aklım almıyor ki."dedim.
Justin aynı ciddiyetle cevap verdi."Ben."
Önüme döndüm ve bacaklarımı ve vücudumu birleştirerek oturdum."Beni öldüreceksin değil mi?"
Justin bana döndü ve "Seni neden öldüreyim?"
Kafamı ona doğru çevirdim ve nefes aldım."Çok şey biliyorum."
Justin yola bakmaya devam etti."Fakat kimseye söylemeyeceksin."
Gözlerimi çevirdim."Söylemeyeceğim ama bir katil bundan nasıl emin olabilir?Ya bana seni öldürmeyeceğim diyip,öldürürsen?Ben bundan nasıl emin olabilirim?Sonuçta sen bir kat-"
Justin sözümü kesti."Bunu her dakika hatırlatmasak daha iyi anlaşacağız sanırım."
"Neyi?Senin iki saat önce birini öldür-"
"Bunu hatırlatmaktan bahsediyorum bende."
"Üzgünüm."
Justin bana döndü."Ne dedin?"Neden buna bu kadar şaşırdığını anlamamıştım."Üzgün olduğumu söyledim."
Justin'in yüzünde bir şaşkınlık ifadesi vardı."Bende öyle düşünmüştüm."
Taşlı bir yoldan geçtik ve bir garaja park ettik.
İşte ya ölceğim,ya da sağ çıkacağım ev.
İşin komik yani,ne olacağını ben de bilmiyordum.
Büyük,havuzlu bir eve gelmiştik.Büyük ve bol çiçekli bir bahçeden geçip arka taraftan bir kapıya girdik.
Evin girişi,bir stadyum gibi büyüktü ve odalara gitmek için aynı yere çıkan iki karşılıklı ahşap merdiven vardı.
Büyülenmiş gibi tavana,merdivenlere ve etrafa bakıyordum.Justin bana baktı "Beğendin mi?"
Ağzımı açarak ona döndüm "Şaka mı yapıyorsun burası stadyum gibi."
Justin sahte bir gülümseme attı."Zaten bir stadyum dolusu insan kalıyor."
Bir anda gerildim.Evde başka 'katillerin' olması beni ürkütmüştü."Başkaları mı?"
Justin üst kata doğru çıkarken cevap verdi."Tam 10 kişi.Bir çetede lider olduğumu unuttun galiba?"
İçimden tabi ya,bir çete,diye geçirdim.Fakat hiç bir şey söylemedim.
Uzun bir koridordan yuvarlak kesimli bir odaya girdik.Yuvarlak bir yatak ve dışarıyı gösterip,içeriyi göstermeyen boylu boyunca siyah bir cam.Duvar içerisine montelenmiş camlı,siyah büyük bir dolap ve en sağ köşede beyaz bir koltukla bir plazma vardı."Odanda televizyon mu var?Çok havalı."
Justin kahkaha attı."Ailem yok,sınırım yok,bolca param var.Ne demiştin?"
Gözlerimi çevirdim."Egoist olduğunu söyleyen olmuş muydu?"Justin sinirlenmiş olmalıydı."Aramızda hep o hatırlatmayı sevdiğin katil-tanık ilişkisi olmalı tamam mı?Benim hakkımda yorum,eleştiri yapmanı istemiyorum.Benim evimdesin,sürtük."
Ona tam cevap vermek için ağzımı açtığımda,aşağıdan bir kadın sesi bağırdı."Bieber,işini hallettin mi?"
Pearl:
Justin Drew (Ripper) :
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder