31 Aralık 2012 Pazartesi

Ripper-Bölüm 6.


WHERE HAVE YOU BEEN,YOUNG LADY? (Nerelerdeydin,genç hanım?)

Sabah beş gibi birinin beni dürtmesiyle uyanmıştım.Sanki çok uzun süredir uyuyormuşum gibi geliyordu fakat topu topu dört saat yatmıştım.Kafamda dikilip,tüm dişlerini göstererek sırıtan Justin bana öyle yakındı ki doğrulsam ona kafa atabilirdim.Şirin denilebilecek bir sesle konuştu "Günaydın,eve gitmeye hazır mısın?"

Daha kendime gelememiş ve uyanamamış bir şekilde gözlerimi açıp açıp kapadım.Ağzım yırtılacak gibi esneyip,yavaşça doğruldum."Tabi ama bunun için saat 10 gibi,güzelce kahvaltı edip falan yola çıkmak daha 'doğru' olmaz mı?"Sahte bir gülümseme takındım."Doğru" kelimesini söylerken elimle havaya tırnak işaretleri çizmiştim.Justin gözlerini devirdi,tüm sakinliğiyle "Tabi ama ailene neden gece kaçıp,saat 10'da geldiğini anlatacak kadar gerçekçi bir yalan bulabilirsen."dedi ve sırıttı.

"Aile" lafını duymam beni yataktan zıplatmıştı bile.Belki çoktan benim olmadığımı fark etmiş ve polise haber vermişlerdi?Yada kardeşim parti olduğunu itiraf etmiş ve ailem ellerinden bir bıçakla beni öldürmek için bekliyor olabilir miydi?Büyük ihtimalle ikinci seçenek,diye düşündüm.

Justin ceketini geçirip,cüzdanıyla arabasının anahtarını cebine attı.Onunla aynı anda davranıp ceketimi giydim ve ayakkabılarımı geçirdim.Bana getirdiği temiz kıyafetleri giydiğim için,eski kıyafetlerimi bir poşete koydum.Saçlarımı bileğimdeki tokayla yukarıdan topladım ve bana bakmakta olan Justin'e doğru gülümsedim."Ailemin beni öldürmesine hazırım."

Çok iyi bildiğim kırmızı Range Rover'ın ön koltuğuna oturdum.Garajdaki onlarca araba içinde ilk olarak onun dikkat çekmesi de hoştu.Kırmızı rengi gerçekten insanın içini kıpır kıpır ediyordu.Ve söylemem gerekir ki bir katile de çok yakışacak bir arabaydı.

Emniyet kemerimi bağladım.Arkama doğru yaslandım ve yan tarafıma oturmuş Justin'e doğru baktım."Aileme söyleyeceklerim üzerine çalışabilir miyiz?"diye sordum.
Justin arabayı sürmeye başlayıp,hızlı ve bir o kadar da korkutucu hamlelerle arabayı bagajdan çıkarttı."Tabi.Sen anlat.Bakalım yalanın ne kadar inandırıcıymış!"dedi hiç bir duygu veya tepki olmadan.

Ona doğru döndüm.Boğazımı temizledim ve şirin olmaya çalışıp "Gece Shay aradı,ailesiyle kötü bir gün geçirmiş.Hemen yanına gidip onu teselli etmem gerektiğini hissettim.Telefonda hıçkırarak ağlıyordu,biliyorsunuz ki o benim en yakın arkadaşım ve onun için yanlış da olsa evden kaçtım."dedim.

Justin'in tepki vermesini bekliyordum fakat hiçbir şey söylemedi.Eliyle boynunu kaşıyıp bana döndü "Biliyor musun?Gerçekten inandırdın."dedi.Başta benimle dalga geçtiğini düşünüp "Biliyorum,hiç iyi değildi fakat aklıma hiç yalan gelmedi.Daha önce aileme yalan söylemedim ki."dedim.Justin kıkırdayarak güldü."Ciddiyim,Pearl.İnandırıcıydın."dedi.Bal rengi gözleriyle bana her baktığında,kendimi çok daha iyi hissediyordum.


26 Aralık 2012 Çarşamba

Ripper -5.Bölüm.

I'M NOT ONLY TROUBLE,SAY HELLO TO CHARLİE.(tek "bela" ben değilim,Charlie'ye merhaba deyin.)

Justin'in bir anda yüzü solmuştu.Parmağını ağzına götürüp "Sus." işareti yaptı.Dudağını yalayıp,fısıldayarak "Beni burada bekle,asla çıkma.Biri gelirse;saklan."dedi.Justin tam giderken,fısıldayarak "Ya biri beni görürse?"dedim.Justin sırıttı ve fısıldayarak "O zaman içinden tanrıya dua etmeye başlamalısın.Özellikle de seni gören Charlie ise,dua etmeye vaktinin kalmayacağını söylemeliyim."dedi.
Gözüm sonuna kadar açıldı."Ciddiydim Justin.Zaten bir çok 'olağanüstü' kötü şeylerin arasındayken,şaka kaldıramayacağım."
Justin kapıdan çıkarken kötü bir şekilde gülümsedi."Ben de ciddiyim."
İşte şimdi gerçekten ürkmüştüm,korkmuştum ve yakın bir zamanda adam öldürmüş olmasına rağmen Justin bile bana çok daha güvenilir gelmişti.

JUSTİN'İN GÖZÜNDEN
Koşar adımlarla aşağıya indim.Gerçekten biraz önce Pearl'e şaka yapmamıştım.Çünkü Charlie onu görürse,hemen,öldürebilirdi.Charlie misafirleri sevmezdi,onu daha ben küçükken bile çetenin en güçlü ve en acımasızı olarak nitelendirirdim.İlk cinayetini dört yaşındayken,oyuncağını çaldığı için,kardeşine fırlattığı bir bıçakla işlemiş olması da onu daha çok küçükken buraya ait kılmıştı.
Babam,onu cezaevinden buraya getirdiğinde ben daha doğmamıştım bile.Charlie'nin doğuştan hasta olduğunu anlayabilirsiniz.Tamamen öldürmeye programlanmış bir robot gibi,öldürdüğü insanların listesini içki dolabının arka kısmındaki minik bir depo odasının duvarlarına yazardı.O dolabı asla göremezdiniz,fakat bizim çetemizin içerisinde dolaşan bir dedikoduya göre,duvarlar baya karalanmış olmalıydı.

24 Aralık 2012 Pazartesi

Ripper.-4.Bölüm

A MURDER,A WİTNESS AND A MURDERER (Bir cinayet,bir tanık ve bir katil)

Olayı anlamam biraz uzun sürmüştü.Önce tüm vücuduma bir şok dalgası gelmiş,kalbim az önce gördükleri yüzünden hızla atmaya ve sıkışmaya başlamıştı.Refleks olarak,çığlık atmamak için ağzımı elimle kapamayı unutmamıştım.Sanki vücudumdaki her kemik kırılmış gibi acıyordu kalbim.Biraz önce,bir cinayete tanık olmuştum.
Başta her şeyi aşırı alkol yüzünden gördüğümü düşündüm,fakat sadece bir kutu bira almış ve onu da tadının kusmuğa benzediğini düşünerek yarıda bırakmıştım.

Ripper kanlı ellerini yanındaki -önceden hazırlanmıştı- havluya sildi.Kanlı havluya korkuyla baktı,arkasında yakılmış büyük ateşe havluyu attı.Nedeni belliydi,kanıt bırakmamak.
Arkasına doğru tükürür gibi seslendi."Jaxon,gelin ve şunu temizleyin"diyip yerde yatan cansız bedeni işaret etti.Jaxon ve diğeri,adamın cansız bedenini ateşe atıp yanmasını izledi.

Ripper eline aldığı bir sopayla,adamın cansız bedenini dürtüyor,daha da çabuk yanmasını sağlıyordu.Bu hareket oldukça saygısızdı.Sonuçta orada az önce kendi tarafından öldürülmüş te olsa bir insan bedeni yatıyordu.Bu içimi acıtmıştı.Bunun etkisiyle,gerçekten istemeden,biraz daha sesli bir şekilde iç geçirmiştim.Ripper bunu duymuş,benim tarafıma dönmüştü bile.
Şimdi tek yapabileceğim kaçmaktı,çünkü varlığımdan haberdardı.Arkama bakmadan koşmaya başladım.Bir şekilde şehre çıkarsam,herhangi bir dükkana veya markete girip izimi kaybettirebilirdim.
Koştum.
Daha hızlı koştum.
Olabildiğince hızlı.
Beklediğimin aksine şehir merkezine değil,bir ormana çıkmıştım.Saklanabilecek hiç bir yerim yoktu.
Kahretsin,tanrım,dedim içimden.İşte boku yedim.
Ripper'ın arkamdan geldiğini biliyordum.Gidecek hiç bir yerim yoktu.
Sadece ağaçlar ve sis vardı.Gitgide yoruluyor ve yavaşlıyordum.
Her adımımda Ripper bana daha da yaklaşıyordu,arkamdan bağırdı."Seni de öldürmemi istemiyorsan olduğun yerde kal."
Durdum.Beni öldürecekti.Kendimi yere attım ve başımı ellerimle örterek ağlamaya başladım."Kendini kanıtlamandan bahsederken bundan bahsettiğini bilmiyordum,Drew."
Drew şaşkın bir sesle "Pearl?" dedi.Cinayete tanık olanın ben olduğuma şaşırmıştı.
Ona hiçbir şey görmediğimi söyleyemezdim,bir katile yalan söylemek ne kadar doğru olur emin değildim."Kimseye söylemeyeceğime,polise haber vermeyeceğime yemin ediyorum.Lütfen beni öldürme Drew,lütfen beni öldürme."

Drew bana cevap vermedi.Onun yerine ağzımı sıkıca kapatıp beni kucağına aldı.Arabasına kadar taşıdı ve ön koltuğa fırlattı.Sürücü koltuğuna hızla geçti ve bir şey söylemeden Range Rower'ını çalıştırdı.Dikkatlice sürmeye başladı.

Onun sakinliğine rağmen,sanki cinayeti işleyen benmişim gibi korkmuş ve endişelenmiştim.Gergindim ve hala bazı şeyleri idrak edemiyordum.
Titriyordum ve zor konuşuyordum."Ne..r.ee.y..e   gi..di..y..oor..uz?"Drew'a doğru baktım ama o bana bakmamıştı.Endişeyle konuşmaya devam ettim."Bak,az önce olanları görmek istemezdim tamam mı?Üzgünüm çok üzgünüm.Ama gördüm ve sen beni büyük ihtimalle öldüreceksin.Zaten ölmek umurumda değil çünkü beni evime götürürsen evden kaçtığım için ailem beni zevkle öldürür."
Drew bu söylediğime inanılmaz bir kahkaha attı.Neden güldüğünü anlayamamıştım ve "Ne,komik olan bir şey mi var?"
Drew bana doğru kafasını çevirdi.Dudağını yaladı ve "Evet." dedi.
Sakin tavrı beni gıcık ediyordu."Peki,tamam.Komik olan ne?"
Drew gözlerimin içine baktı.Tek kaşını kaldırdı ve fısıldar gibi "Sen." dedi.Direksiyonu sıkıca tuttu ve başını çevirdi.Yola bakarak ekledi."Şuan,bir katille arabadasın,az önce bir cinayete tanıklık ettin ve tek korktuğun şey..ailen mi?
Kulağıma mantıklı gelmişti."Ailem senden daha korkunçtur ve asıl 'ripper' ismini alması gereken onlar."
Drew gülümsedi."Mizah anlayışını da sevdim."Ona doğru gülümsedim.
Kendimi onu incelerken buldum.Yüzünde tek bir sivilce,bir siyah nokta yoktu.Yüzünde çok da dikkat çekmeyen bir beni vardı o kadar.Çenesinin duruş şeklinin bile seksi durduğunu söyleyebilirdiniz.Bal rengi gözleri biraz yeşile,biraz elaya kaçıyordu.Dudaklarının bile güzel gözükmesi mümkün müydü?Tamam,bu çocuk kesinlikle bir "baby face".
Drew ona baktığımı anlamıştı.Bana doğru döndü ve "Sivilcem gerçekten kötü mü gözüküyor?"dedi.
Güldüm."Sivilcen falan yok şapşal."

22 Aralık 2012 Cumartesi

Ripper -Bölüm 3.

I TOLD YOU.I WİLL PROVE İT MYSELF." (Sana kendimi kanıtlayacağımı söylemiştim.)

İnsanların ölesiye dans edip,içkilerini yudumladığı,kokain çekip sigara içtikleri bir yere gelmiştim.Açıkçası Ripper beni bunun sıradan bir lise balosu olmadığı konusunda uyardığı için şaşırmamıştım.Rahat bir şekilde gittim ve kendime bir kutu bira aldım.Biraz eğlenecektim.
 Ripper'ın yanıma gelip "hey,gel sana kötülüklerimden bahsedeyim." demesini beklemiyordum.Zaten,böyle bir şey dese isterse adam öldürsün ona 'ergen' demeye devam ederdim herhalde.Böyle bir şey de yapmayacaktı.Onun herhangi bir yerden beni izlediğini biliyordum.Bu nedenle elimdeki bira kutusunu havaya kaldırıp dudak hareketleriyle "Şerefe!" dedim.

DREW'IN GÖZÜNDEN:
Şu ana kadar her şey planladığım gibi gidiyordu.Benimle dalga geçtiği için hayatını mahvetmeye ant içtiğim kız Pearl,partiye gelerek hapı yutmuştu.Kimseyi öldürmeyecektim fakat birini kolundan veya bacağından bıçaklamayı planlıyordum.Pearl,hesabını verecekti.
  Her şey hazırdı.Yapmam gerekenleri yapmalıydım.Cebimdeki bıçağı çıkartmak üzereyken bir dakika durdum.Pearl ne kadar salak bir sürtük de olsa haklıydı.Ben Ripper'dım.17 yaşında bir bücüre kendimi kanıtlama çabasında olmamalıydım.Tamam başta eğlenceliydi,onu korkutma fikri falan.Fakat şimdi çocukça geliyordu.Ayrıca kızın egosunu şişirmiştim ve bana çeşitli sözler söylemesine izin vermiştim.Şimdi hiç umurumda değildi.
Saklandığım yerden çıkıp,çete arkadaşlarımın yanına gitmek için hazırlanırken telefonum titredi.

Kimden:Charlie
Hey,Bieber.Phill işini hallet ve gel.
Kime:Charlie
Tamam,onu getirin.
Kimden:Charlie
Hangi cehennemdesin?
Kime:Charlie
Grill'de.Arka kapıya gelin.Dikkat çekmeyin.
Kimden:Charlie
Kimseyi peşine takma.Bu önemli,Bieber.
Kime:Charlie
Ben Ripper'ım adamım,ismimi bildiğine emin misin?
Kimden:Charlie
Kapa koca çeneni ve yürü,yaklaştık.

Grill'in arka kısmından toprak patikaya geçmek için saklandığım yerden çıktım.Etrafta Pearl yoktu,sanırım eve gitmişti.Barmene para bırakıp,çıkışa doğru dikkat çekmeden ilerledim.

Ripper -Bölüm 2.

HEY WHAT ABOUT A PARTY TONİGHT? (Hey,bir partiye ne dersin?)

Odamda oturmuş,biraz ders çalışıyordum.Boynum yorulmuş,aklım karışmıştı.Nefes almak için balkona çıktım.Bana doğru parlayan güneşe doğru baktım.Havayı içime çektim.Bugün hava güzel olduğu kadar da bir anda kötüleşecek gibi gözüküyordu.Yağmur öncesi gibi.Tıpkı içimi saran korku gibi.
Hala içimde cezadan kalmış garip bir his vardı.Kalbim her saniye korkuyla çarpıyordu.Bir insanın isminin "Deşici" olması yetmezmiş gibi benimle konuşmuştu.Bununla kalmayıp,kendini bana kanıtlamaya çalışıyordu.Yani "Ne kadar kötü olduğunu."

O sırada yatağımın üzerinde açık şekilde duran kırmızı bilgisayarımdan bir ses geldi.Yeni bir e-mail.Başta bunun facebooktan veya twitterdan gelen,sıradan bir e-mail olduğunu düşündüm.Fakat daha sonra e-mail bir daha açılmadıkça ötmeye devam etti.Ben bakmadıkça ötmeye devam edeceğini bildiğim için,kafamdan geçen saçma şeyleri bir kenara bırakıp odama girdim.Hemen e-maillerimi kontrol ettim.

 Kimden:Drew Bieber
 Kime:Pearl Mantgomery
Bu akşam bir parti veriliyor.Sanırım sana kendimi kanıtlamam için iyi bir yol ne dersin?Seninle ilgilendiğimi falan düşünme,sürtük.Sadece biraz korkmanı istiyorum.Kimse bana "ergen oyunları" diyemez.-Drew

Kimden:Pearl Mantgomery
Kime:Drew Bieber
Korkmalı mıyım?Neden kendini kanıtlama çabasında olduğunu bilmiyorum.Benimle neden uğraştığını.Biliyor musun?Sen bana parti ayrıntılarını yolla.


Kimden:Drew Bieber
Kime:Pearl Mantgomery
Parti hakkında bilgi mi istiyorsun?Bunu sevdim.Şimdilik yerini ve saatini bilmen yeterli sanırım.Ama uyarmalıyım bu bir doğum günü partisi değil.Veya bir kızlar gecesi.Biraz uyuşturucu ve alkolden korkuyorsan gelmemelisin.Yoksa anneciğin ne der?Biliyorsun,bu saatte dışarı çıkman için evden sıvışman gerek,lol.
 Saat:22.00
 Yer:Grill

Ripper -Bölüm 1.


Bölüm BİR :"ONE MİSTAKE AND EVERYTHİNG GONNA BE BAD."   (BİR HATA VE HER ŞEY KÖTÜ OLACAK.)

Odamda oturmuş şarkı dinliyordum,her genç gibi müzik benim de hayat gıdam.Yatmaya hazırlanmaya başladığımda saat 23.00'ı gösteriyordu.Yatağıma girip,yorganımı üstüme kadar çektim.Günün yorgunluğunu bir anda atıp,uykuya dalmıştım.Ta ki,gıcık edici bir ses bana bağırmaya başlayana kadar.
Bu bir alarmdı."Ya ne çabuk sanki bir dakika uyudum."diye isyan ettim ve hemen alarmı durdurdum.Her gün olduğu gibi tuvalete okula küfrederek gidip hazırlanmaya başladım.
Üstüme çizgili bir gömlek ve deri ceket giymiştim,altıma dar kotumu giyip,büyük botlarımı giymeden önce bir çift uzun çorabı da hemen ayaklarıma geçirdim.Saçlarımı hafif düzleştirip arkamda salık bıraktım.
***
Okul dolabıma gidip hemen tarih defterimi aldım.İlk dersi büyük bir heyecanla bekliyorduk çünkü tarih öğretmenimiz,bir adamdı.Yaşlı değil,seksi ve kaslı bir adamdı!Bay Stinj'i herkes severdi,pardon,herkes aşıktı diyebiliriz.Tarih sınavıma koşar adımlarla giderken biri beni durdurdu."Pearl!Nereye böyle?"
En yakın ve tek arkadaşım Shay,eteği ve I hate school yazan tişörtüyle çok tatıydı."Sınıfıma,burası bir okul."
Shay kaşlarını kaldırdı ve "Bugün bir şey mi oldu yoksa regl falan mısın?"dedi.Yüzümü buruşturdum "Hayır ama biraz gerginim."Lafımı tamamlayamadan öğretmenler zili çaldı.
"Üzgünüm,derse geç kaldım.Öğle yemeğinde görüşürüz."dedim ve koşarak tarih sınıfıma girdim.İlk bulduğum sıraya kendimi atmamdan beş dakika geçmeden tarih hocamız gelmişti.En ön ve Bay Stinj'e en yakın sırada -tabiki de- okulumuzun -pardon ama- orospusu Rebekah oturmuştu bile.Bu kasım ayına rağmen altına -çorapsız- şort ve askılı tişört giymesinin nedeni tarih dersiydi,gerçekten.Peki Bay Stinj'i,yani Ed'i kızlar için özel kılan neydi?Şu ki,bir öğretmen-öğrenci ilişkisi olmalıydı değil mi?Hoca yakışıklı ve seksi olsa bile.Fakat Ed ile böyle bir şey yaşamazdınız.Özellikle yeni mezun olduğu için aranızda sadece 5 yaş vardı ve yeni son sınıflar Ed'den bile büyük gösterebiliyordu.Şaka yapmıyorum,Ed Stinj'in bir çok lise son sınıf öğrencisi ile yattığını herkes bilir.Fakat ben böyle şeylere pek inanmam,açıkçası,her bir iddia birinci ağızdan söylenene kadar benim için sadece iddiadan ibarettir.Yani ne zaman Ed bana gelip "Hey,ben kızlarla yatıyorum." derse,o zaman inanırım.
Aynı şey Ripper ve çetesi içinde geçerli tabi.Her ne kadar Ripper ve çetesi için gerçekten ama gerçekten kötü şeyler söylenmiş olsa da Ripper gelip bana söylemedikçe inanmam.Zaten Ripper takma ismi olan biriyle de konuşacağımı sanmıyorum.Ripper,yani tam anlamıyla "DEŞİCİ"
Bay Stinj,İngilizdi.İçinizden "oha" dediğinizi hissediyorum.Okulumuzu özel kılan bir olay bu,İngiliz aksanıyla konuşan,sarı sakallı,seksi bir öğretmendi zaten.Bu özellikleri bir çok kız için mükemmeldi,hem de fazlasıyla mükemmel.
Bay Stinj hakkında konuşup dururken,daldığımı fark ettim ve kendime geldiğimde Bay Stinj bana "Hey,Pearl.Bize cevabı söylemeye ne dersin?"dedi.Lanet olsun ki,soruyu bile bilmiyordum.Kekeleyerek "Çok üzgünüm,soruyu duyamadım.Bir daha söyleyebilir misiniz?"dedim.
Herhalde Bay Stinj'in ters anına denk gelmiştim çünkü bana "Hayır söyleyemem,çünkü gayet sesli söylemiştim.Değil mi Bekah?" dedi ve Rebekah'a göz kırptı.Tanrım!Ne sürtük ama.Rebekah şımarık bir gülümsemeyle "Kesinlikle sesli söylediniz." dedi.Onun sarı saçlarına ikinci sınıfta tutkal kutusu fırlattığımdan beri beni sevmezdi.İşin güzel tarafı şuydu,tutkal kutusunun kapağı açıktı.
Bozuntuya vermemek için sakince cevap verdim."Üzgünüm ailem Amerikalı,İngiliz aksanı ile söylediğiniz kelimeleri pek fazla ayırt edemiyorum.Soruya cevap veremeyeceğim çünkü anlayamadım."dedim.'Anlayamadım' derken pek fazla şirin olduğum söylenemezdi.Bay Stinj kızmaya başlamıştı."İngiliz aksanı anlayamayan bir Amerikalı,bu çok garip doğrusu.İngilizceyi bozup söylemeniz de benim hoşuma gitmiyor fakat buna katlanmak zorundayım.Ben nasıl saçma Amerikan aksanını anlayabiliyorsam,İngiliz aksanını kolayca ayırt edebilirsiniz hele de sözcükler çok daha kolay telaffuz edilirken.Fakat şimdi sana edebiyat öğretmeninmişim gibi anadilimizi öğretmeyeceğim çünkü tarih öğretmeniyim.Fakat okuldan sonra iki saat cezaya kalman sana İngiliz aksanının nasıl olduğunu hatırlatacaktır umarım."dedi ve sandalyesine kızgın bir şekilde oturdu.Biraz sessizlikten sonra zilin çalmasıyla rezil olduğum sınıftan koşarak çıkmam bir oldu,tabi "CEZA KAĞIDI" olarak söylenen ve hayatımda ilk kez aldığım sarı kağıdı cebime koymayı ihmal etmedim.